EN GÜZEL ÖRNEK RESULÜLLAH

RESULÜLLAH EN GÜZEL ÖRNEKTİR


İkrami BERKER

لَّقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resullülah’ta pek güzel bir örnek vardır.”
İnsanlar dünyada amaçlarına ulaşabilmek için uygun örnek ve rehberler edinirler, bunların yollarını izleyerek, tavsiyelerine uyarak hareket edip istediklerini elde etmeye çalışırlar. Allah'a iman edip O'nun rızasını isteyen, ahirette lütfedeceği emsalsiz nimetlere mazhar olmayı uman ve daima Allah sevgisiyle yaşamak isteyen insanlar için eşi bulunmaz örnek, O'nun sevgili kulu, elçisi, rahmeti, şahidi, müjdecisi, davetçisi, ışığı olan Allah'ın Resulü Hz. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’dir. Allah Resul’ünden başka hiçbir örnek, önder, ister şeyh, ister cemaat, ister kabile, isterse aşiret temsilcisi olsun, itibara, iltifata, itaate ve mübalağaya layık değildir. Bu ümmetin örnekliği, önderliği, itaat ve tâbi olunmak Allah'ın Resulü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de temsil edilmektedir. Ey müminler, and olsun ki, Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de güzel bir numune vardır ve o en güzel bir örnektir. O hevasıyla konuşmaz. Onun her söylediği mutlaka vahye dayanır. O neyi emrederse, ona gönülden sarılın, sizin için onda hayır vardır. Neyi de sizden yasaklarsa, ondan kaçının, zira onda sizin için şer vardır. O, sizi daimi kurtuluşa, rahmete ve saadete çağırır.
İbni Kesir şöyle der: “Bu ayet-i kerime Resulüllah’ın sözlerini, fiillerini ve hallerini örnek edinme konusunda büyük bir ilkedir. Bunun için müminlerin peygamberi örnek almasını, onun sabrını, direnişini, bağlılığını, çalışmasını, Allah Azze ve Celle’den sürekli olarak yardım bekleyişini, kıyamet gününe kadar örnek almalarını emretmiştir.” Bunun için Allah Teâlâ kararsızlığa düşüp sarsılan, korkan, sıkılanlara karşı şöyle sesleniyor: “Ant olsun ki sizin için Resullülah’ta güzel bir örnek vardır.” Ona uyup onun özelliklerini kendinize rehber edinsenize. Müminler, inisiyatiflerine, emrine uymakta acele etmelerine, sünnetini uygulamalarına ve onu savunmalarına, Onun öğretileri için cahil düşmanın eziyetlerine katlanmalarına Ve Allah’a ve ahiret gününe imanla silahlanmış olarak, Allah'ın yardımıyla ve O’nun sürekli zikriyle dosdoğru yolu izlemekte oldukları sabra göre kendi aralarında farklılık gösterirler. “Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de pek güzel bir örnek vardır.”
Sadi tefsirinde şöyle dedi: “Andolsun sizin için Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de pek güzel bir örnek vardır.”
İki tür örnek vardır: iyi örnek ve kötü örnek. En güzel örnek Allah Resulü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’dedir, çünkü örnek olan, Allah'ın izzetine giden, dosdoğru yol olan yolu tutandır.
Bunun dışındaki örneklere gelince, eğer buna muhalif ise, bu kötü bir örnektir, peygamberler o kâfileri kendilerine uymaya çağırdıklarında dedikleri gibi: إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَى أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَى آثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ “Gerçekten biz atalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz.”
Güzel örnek, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar onu izler ve ona muvaffak olur. Çünkü Onun imanı, Allah korkusu, mükâfatını umması ve azabından korkması onu Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in örnekliğine uymaya sevk eder.
Örnek konusu insan hayatında çok önemli konulardan biridir. İyi örnek, toplumun temel direğidir. Hızlı ve etkili dönüşüm faktörüdür. Önder, bireyler ne kadar iyi olursa olsun her toplumda önemli bir unsurdur. Yaşayan örneği taklit etmeye şiddetle ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla Allah, Peygamberine, uymayı emreder. Yüce Allah şöyle buyurdu: أُولَئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ قُلْ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ “Bunlar, Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların hidayetine uy. De ki: ‘Ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum.’ O, sadece bütün âlemlere bir öğüttür.”
İnsanlar İslam'ın değer, ahlak ve hükümlerine uymaktan uzaklaştıkça iyi bir örneğe olan ihtiyaç artmaktadır. Aynı şekilde Aziz ve Celil olan Allah, insanlara örnek olan kişinin söz ve davranışlarının birbirine zıt olmasına karşı uyarıda bulunarak şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur.”
Örnek kişi şu şekilde tanımlanmıştır: “İyi bir örnek aracılığıyla bireyin davranışında istenilen yönde değişiklik yapmak. Bu da, doğruluk elde edilen bir veya birkaç kişiyi onu taklit etmek için almaktır. Örnek davranış için gerekli olan şey gerçekçi uygulanabilir hale gelir.”
İslam dini, örnek alınanların dinidir ve yüksek azimli insanlar, iyi bir örnek olmaya çalışanlardır. İslam'da en büyük örnek peygamberlerdir -salat ve selam üzerlerine olsun- onların başında da Peygamberimiz Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gelir. Bu nedenle Allah onu bize bir örnek ve önder kılmıştır. Hatta bize bunu emretti:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de pek güzel bir örnek vardır.”
“Cenâb-ı Hak bu âyetle mü'minlere; münafıkları ve içinde küfür mayası taşıyanları değil, her bakımdan Resülüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i örnek edinmelerini, Onu izlemelerini, Ona uymalarını emrediyor. Zira Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) imanın doruğunda, cesaretin son çizgisinde, kahramanlığın erişilmesi adeta, mümkün olmayan noktasında, güzel ahlâkın en üst derecesinde, insan sevgisinin en güvenilir düzeyinde, adalet ve faziletin en ön şaftında bulunuyordu. Ne yaparsa Allah için yapar, ne konuşursa O'nun için konuşurdu. O bakımdan Allah'a ve ahiret saadetine selim bir kalp, güven dolu bir duygu ile kavuşmayı arzu edenler için şüphesiz ki tek örnek ve misal Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'dir. O, savaşta da örnektir, barışta da örnektir.”
İbni Aşur bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Ayet, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i örnek almanın faziletine ve onun kaçınılmaz olarak güzel bir örnek olduğuna işaret eder.”
Yüce Allah, En'am Suresi'nde on sekiz peygamberden bahsettikten sonra şöyle buyurmuştur: أُولَئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ “Bunlar, Allah'ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların hidayetine uy.”
Bu, insan kişiliğini şekillendirmede rol modellerin (liderlerin) büyük etkisine işaret eder. El-Meydani, bu etkiyi İslam'ın odaklandığı çeşitli nedenlere bağlar:
1. İnsan doğasında örneği takip etmeye yönelik güçlü bir eğilim vardır.
2. Bir takım davranışsal erdemlere sahip olan canlı örnek, Başkalarına, bunu başarmanın insan yeteneklerinin ulaşabileceği şeylerden biri olduğu ve duruma tanık olmanın söyleme tanık olmaktan daha güçlü olduğu inancını verir.
3. Davranışsal mükemmellik derecelerinde yükselen canlı örnek, ruhlarda beğeni ve hayranlık uyandırır.
İyi bir örnek, İnsanın kendisini yüceltmesinin motive edici gücü ve güdüsüdür. Bu yüzden kim onu niteliklerinde büyük bir örnek olarak gösterirse, tüm niteliklerinde ona uymalıdır. Etkili rol modeli, mükemmellik derecelerinde yükselmenin canlı bir örneğidir. Daima mükemmelliği ve yüceliği arar, bu nedenle insanlar tarafından beğenilir ve taklit edilir; Çünkü fiil ve davranışlardan etkilenmek, söz ve söylemlerden etkilenmekten daha fazla ve belirgindir. Seyyid Kutub bunu şu sözlerle teyit etmiştir:
“Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyreti ve onun gerçek hayatı, bütün beşerî tecrübeleri, beşerî teşebbüsleri, beşerî zaafları ve beşerî kudreti ile semavi davetin hakikatiyle karıştırılmış, Ailesinin ve en yakınlarının hayatında de görüldüğü gibi adım adım ele alınmıştır. Başarılı bir girişimin pratik örneğidir. Kolaylaştırıcı örnek isteyenlerin gördüğü ve etkilediği gerçekçi süreç, haleler ya da fanteziler içinde yaşamaz.” Örnek, Müslümanların ruhunun yükseltilmesinde ve ıslah edilmesinde büyük rolü vardır. Kim yüksek motivasyona sahipse, diğerleri onu takip eder. Kendini ıslah eder ve başkalarını düzeltir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor: وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا “Ve onlar ki: "Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl" derler.”
Bu ayette Cenab-ı Hak, Müslümanların her şeyin en güzeline, en iyisine ve en yüksek mertebelere talip olmalarını ve Yüce Allah'ın neden şöyle demediğini görmelerini ister: Ve bizi muttakilerden eyle. Fakat bu, müminlerin yüksek bir kararlılık sahibi olmaları ve İbrahim -aleyhisselâm gibi- takva sahiplerinin liderliğini istemeleri bir terbiyedir.
Sadi, bu ayeti açıklarken şöyle der: Yani ey Rabbimiz, bizi bu yüksek dereceye ulaştır.
Allah'ın salih kullarından sıddıkların ve kâmillerin mertebesi, bu dinde liderlik derecesidir. Söz ve davranışlarında müttakilere örnek olan, eylemleriyle taklit edilir. Onların sözlerine güven duyulur ve onların arkasından iyi insanlar yürür, böylece onlar hidayete erer ve hidayete yolunu gösterirler; Bu nedenle, endişeleri ve talepleri yüksek olduğunda, mükâfatı amel cinsinden olur. Bu yüzden onları yüksek köşklerle ödüllendirdi. أُولَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا “İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamları ile mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.”
Allah'ın kulları üzerindeki lütfu, onlara özelliklerini açıklamış, görünüşlerini tarif etmiş ve endişelerini açıklamış olmasıdır. Onlara ücretlerini izah eder; onların vasıflarıyla vasıflanmayı arzularlar ve bunun için büyük çaba sarf ederler.
Kendilerine ihsan ve ikramda bulunan, lütfu her zaman ve her yerde, her an ve her lahza olan Allah'tan, O'nun kendilerine hidayet ettiği gibi onları da hidayete erdirmesini isterler. Ve onlara yetiştirdiği gibi kendi yetiştirilme tarzıyla da ilgilenmeyi isterler.”
Buna güzel bir örnek, Kuran'ın getirdiği bu ilahi yaklaşımın temsilcisi ve uygulayıcısı olarak yaşayan canlı bir insan modelidir. Bu örneklerden biri de İbrahim (Aleyhis-Selam)’dır. Çünkü Yüce Allah O'nu bu sıfatıyla methedip, övdü, bu yüzden o uyulması gereken bir örnekti. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
“Bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, ‘Ben seni bütün insanlara imam yapacağım.’ buyurdu. İbrahim, ‘Zürriyetimden de yap!’ dedi. Rabbi ona ‘zalimler benim ahdime nail olamaz!’ buyurdu.”
El-Cezairi: “İmam: iyilik ve mükemmellikte uyulacak iyi bir örnek (önder, lider) tir.”
İbni Kesir şöyle dedi: “Bütün emirleri yerine getirdi, bütün yasakları terk etti ve risaleti tam ve eksiksiz olarak tebliğ etti. İnsanların bütün hallerinde, hareketlerinde ve sözlerinde riayet edecekleri bir imama olmayı hak ediyordu.”
Hiç şüphe yok ki, iyi bir örnek, ruhu yücelten en büyük şeylerden biridir. Çevresindekiler tarafından vasıflandırılan veya kendi içinde güzel bir örnek olan kimse, erdeme ve güzel ahlâka önem verir ve onları süsler. Bu onun yükselmesi için bir sebeptir.
لَّقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ ٱللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُواْ ٱللَّهَ وَٱلْيَوْمَ ٱلْءَاخِرَ وَذَكَرَ ٱللَّهَ كَثِيرًا
“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resullülah’ta pek güzel bir örnek vardır.”
Siz ey müminler, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sözlerinde, fiillerinde ve hallerinde, size tâbi olunacak güzel bir örnek vardır. O halde onun sünnetine sımsıkı sarılın. Çünkü ona tabi olan ve Allah’ı ve ahiret gününü uman, Allah'ı çok zikreden, O'ndan mağfiret dileyen ve her durumda O'na şükreden kimse ona uyar.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً
“Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resullülah’ta pek güzel bir örnek vardır.”
Aslında bu ayet, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in siyretini bilmek farziyetine temel teşkil etmektedir. Neden Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in siyretini okumalısınız, onu dinlemelisiniz veya konusu Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyreti olan bir meclise katılmalısınız? Çünkü bu bir zorunluluktur ve usul kuralı şöyle der: “Onsuz bir farz tamamlanmıyorsa, o farzdır.” Mesela; Abdest farzdır, çünkü onsuz namaz tamamlanmaz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyretini bilmezsen nasıl sana örmek olsun? Eşinize, çocuklarınıza, komşularınıza, müşterilerinize, çevrenizdekilere, üstünüzdekilere ve altınızdakilere karşı davranışlarınızda size nasıl iyi bir örnek olabilir? Ne yaptığını bilmiyorsan, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nasıl tabi olabilirsin? Sabrı nasıldı, hilmi, merhameti, cesareti ve alçakgönüllülüğü nasıldı. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in evinde ve ashabına nasıl davrandığını bilmeden onu kendinize güzel bir örnek olarak gösteremezsiniz. Bu ayet, Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyretini bilmek farziyetine temel teşkil etmektedir.
Tüm insanlar için değil, sıradan insanlar için veya herkes için değil, ancak Yüce Allah şöyle buyurdu: لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً “Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için”
Gerçek şu ki, yeryüzünde iyi bir örneği olmayan tek bir insan yoktur. Servet ehli der ki: Falanın servetinin büyüklüğü ürkütücü. Dünya ehli, dünya ehlini yüceltir. İlim ehli, ilim ehlini yüceltir. Politikacılar politikacıları yüceltir. Her insanın hayatında saygı duyduğu bir insan vardır; Beğen ya da beğenme, sev ya da sevme, Sizce kim bu kadar büyük?
Servet ehli büyük tüccarları yüceltir, Akademik dereceleri olanlar, kendilerinden üstün olanları yüceltiyor ve genç cerrah şöyle der: İnsan istese de istemese de, falanca, ülkedeki en büyük cerrahtır. Samimi ve sadık mümin, kendisine örnek aldığı büyük insana bakar. O da Allah'ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ Allah Resulü'nde güzel bir örneğiniz vardı.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizim örneğimiz ve bir adamın kendisiyle birlikte bugün büyük ihanet denilen şeyi yaptığına en büyük şahit olup onu nasıl bağışladığını anlamadıkça başarılı olamayız.
عن عَلِيٍّ رَضِي اللَّه عَنْه يَقُولُ : بَعَثَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَا وَالزُّبَيْرَ وَالْمِقْدَادَ بْنَ الْأَسْوَدِ قَالَ انْطَلِقُوا حَتَّى تَأْتُوا رَوْضَةَ خَاخٍ فَإِنَّ بِهَا ظَعِينَةً وَمَعَهَا كِتَابٌ فَخُذُوهُ مِنْهَا فَانْطَلَقْنَا تَعَادَى بِنَا خَيْلُنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى الرَّوْضَةِ فَإِذَا نَحْنُ بِالظَّعِينَةِ فَقُلْنَا أَخْرِجِي الْكِتَابَ فَقَالَتْ مَا مَعِي مِنْ كِتَابٍ فَقُلْنَا لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لَنُلْقِيَنَّ الثِّيَابَ فَأَخْرَجَتْهُ مِنْ عِقَاصِهَا فَأَتَيْنَا بِهِ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَإِذَا فِيهِ مِنْ حَاطِبِ بْنِ أَبِي بَلْتَعَةَ إِلَى أُنَاسٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ يُخْبِرُهُمْ بِبَعْضِ أَمْرِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا حَاطِبُ مَا هَذَا قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَا تَعْجَلْ عَلَيَّ إِنِّي كُنْتُ امْرَأً مُلْصَقًا فِي قُرَيْشٍ وَلَمْ أَكُنْ مِنْ أَنْفُسِهَا وَكَانَ مَنْ مَعَكَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ لَهُمْ قَرَابَاتٌ بِمَكَّةَ يَحْمُونَ بِهَا أَهْلِيهِمْ وَأَمْوَالَهُمْ فَأَحْبَبْتُ إِذْ فَاتَنِي ذَلِكَ مِنَ النَّسَبِ فِيهِمْ أَنْ أَتَّخِذَ عِنْدَهُمْ يَدًا يَحْمُونَ بِهَا قَرَابَتِي وَمَا فَعَلْتُ كُفْرًا وَلَا ارْتِدَادًا وَلَا رِضًا بِالْكُفْرِ بَعْدَ الْإِسْلَامِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقَدْ صَدَقَكُمْ قَالَ عُمَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ دَعْنِي أَضْرِبْ عُنُقَ هَذَا الْمُنَافِقِ قَالَ إِنَّهُ قَدْ شَهِدَ بَدْرًا وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ أَنْ يَكُونَ قَدِ اطَّلَعَ عَلَى أَهْلِ بَدْرٍ فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ
Hz. Ali (Radıyallahu anh)’den, şöyle buyurmaktadır: Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni, ez-Zubeyr'i, el-Mıkdâd'ı gönderdi ve:
“Gidin, Hah bostanına kadar ilerleyin. Oraya vardığınızda mahfe içinde yolculuk eden bir kadın bulacaksınız. O kadının yanında bir mektup vardır. Onu kadından alıp getiriniz” buyurdu.
Biz, atlarımız koşarak gittik. En sonunda bostana vardık. Hakikaten orada mahfe içinde bir kadın bulduk. Kadına:
Mektubu çıkar, dedik. Kadın:
Benim yanımda hiçbir mektup yoktur, diye inkâr etti. Biz kadına:
Çaresiz ya sen mektubu çıkaracaksın yahut biz elbiseni soyup bulacağız, dedik.
Kadın o mektubu saç örgüsünün arasından çıkardı. Biz de mektubu Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e getirdik. Mektupta “Hatip İbni Ebî Beltaa’dan Mekke müşriklerinden bir takım insanlara!” unvanı yazılı olduğunu ve içinde Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in harb hazırlığı işlerinin bazısını onlara haber verir olduğunu gördük.
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Ya Hatip, bu ne iştir?” diye sordu. Hatip şöyle cevap verdi:
Ya Resulallah, benim aleyhime acele etme. Ben Kureyş’e antlaşma ile bağlı bir kişiyim. Fakat ben hiçbir zaman Kureyş’in mahremi ve samimî bir ferdi olmadım. Maiyetinde Muhacirlerden bu kadar kimseler vardır ki, bunların Mekke'de ailelerini, mallarını koruyacak birtakım hısımları vardır (Benim ise himaye edecek kimsem yoktur). Nesep yönünden olan bu boşluğu, Mekkeliler arasında minnettarlık kazanarak doldurmak ve bu suretle akrabamı himaye etmek istedim. Yoksa bu işi dinimden dönmek fenalığı ile işlemedim. Ve ben Müslüman olduktan sonra kesin olarak küfre razı olmam.
Hatip’in bu savunması üzerine Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) orada bulunanlara:
“Yemin olsun Hatip size karşı kendisini doğru savundu” buyurdu.
(Fakat bir türlü öfkesi geçmeyen) Ömer:
Ya Resulallah, beni bırak da şu münafığın boynunu vurayım, dedi.
Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Muhakkak ki Hatip, Bedir gazasında hazır bulundu. Sana ne bildirir ki, belki Allah Bedir'de hazır bulunanların yüksek mücadelelerine muttali’ olmuştu da: ‘Ey Bedir askerleri, bundan böyle ne dilerseniz işleyiniz, ben sizler için mağfiret etmişimdir’ buyurmuş olabilir!” dedi.
Böylece onu affetti, onun üzerindeki baskıyı kaldırdı ve kureyşin onu elde etmesini engelledi, Kendisine güven duymasını sağlamak için de ona siyasi bir görev verdi. Onun krallardan birine kendi temsilcisi yaptı. İşte Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ahlâkı budur.
وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Hâlbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azap edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azap edecek değildir.
Bunun ilk anlamı, Cenab-ı Hakk'ın, Peygamber aralarında olduğu sürece Muhammed'in ümmetine azap etmeyeceği apaçıktır, ancak daha derin anlam, Peygamber'in vefatından sonra Allah'ın bu ümmete Peygamberimizin Sünnetini hayatlarında tatbik ettikleri zaman da azap etmeyeceğidir.
Alım-satımlarımız sünnete göre, evlerimiz İslami, eğlencemiz İslami, faaliyetlerimiz ve kutlamalarımız İslami ise, karışma ve halka açık yerlerden uzak olsaydı, Allah bize azap etmezdi. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
مَا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ وَكَانَ اللَّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا
“Eğer şükreder ve iman ederseniz Allah size neden azap etsin? Allah, şükredenlerin mükâfatını veren ve her şeyi bilendir.”
Bu ayet, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin bilgisinin farziyetide esastır ve daha kuvvetli delilleri vardır; Yüce Allah diyor ki:
وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ وَجَاءَكَ فِي هَذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
“Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.”
Yaratılmışların efendisi ve hakkın habibi sevgili Peygamberimizin kalbi, kendisinden başka bir peygamberin kıssasını dinleyince daha da sağlamlaşır. Peki, nasıl olur da ahir zamanda bir mümin kâinatın efendisi ve hakkın habibinin siyretini dinler de, Allah kendisine başka bir peygamberin kıssasını haber verdiği zaman, kalbi imanla sebat bulan Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyretini dinlemesi halinde o müminin kalbini imanla kuvvetlendirmez?.
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنْ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
Yüce Allah peygamberine hitabem: “(Ey Muhammed!) Ulu’l-Azm peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için (azab hususunda) acele etme. Sanki onlar kendilerine vaat edilen azabı gördükleri gün dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Hiç yoldan çıkan fasıklar topluluğundan başkası helak edilir mi?”
Bazen insanın temiz ve pak bir karısı vardır. Şu ya da bu nedenle insanlar onun hakkında maksadı aşan şeyler konuşurlar. Eğer insanlar Aişe'den söz etmeseydi ve Cenab-ı Hak onu aklamasaydı, bu mümin çok acı çekecekti. Ama ifk hadisesinde güzel bir örneği var. Hiç düşünmez miyiz? Bazı peygamberleri eşi kâfir, bir peygamberin babası kâfir, bir peygamberin de kâfir bir oğlu var!. Hz. İbrahim (Aleyhisselam)’ın babası kafir, Hz. Nuh (Aleyhisselam)’ın oğlu kafir, Firavun'un karısı Asiye, kocası kafir, Hz. Lût (Aleyhisselam)’ın da eşi kafirdir. Niçin?
Çünkü Allah peygamberleri yüksek örnekler kıldı, bu yüzden sıkıntılı bir oğlu olanın, Hz. Nuh (Aleyhisselam)’da bir örneği vardır. Babası sıkıntılı olanın da İbrahim (Aleyhisselam)’da güzel bir örneği vardır. Karısı sıkıntılı olanın da Lût (Aleyhisselam)’da güzel bir örneği vardır. Hz. Peygamber efendimizin masum olduğu halde muhterem eşi hakkında insanların konuştuğu Hz. Aişe validemizde güzel bir örneği var. O, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşidir ve insanların sözlerinden kaçmamıştır. Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyerini ve peygamberlerin kıssalarını okuduğunuzda, Hayatın boyunca örtülü olduğunu görüyorsun.
Yüce Allah'ın dediği gibi:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً
“Şüphesiz sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Resullülah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de pek güzel bir örnek vardır”
Mühim bir nokta var, sen ne umuyorsun?
Her insan istese de istemese de bir şeyler umar. Umduğu bu şey dünya olur, para (mal) olur, kadın olur ve yeryüzünde yücelme olur… Yüce Allah buyurdu: لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآَخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً “Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için”
Allah'ı umduğunun bir alameti şu kavli şerifidir: وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً “Allah'ı çokça zikredenler”
Münafık ta Allah’ı zikreder ama çok az üstelik kalbi inanmaz:
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الْأَسْفَلِ مِنْ النَّارِ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا
“Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.”
Mümin ise Allah'ı çokça anar. Bunun anlamı şudur; Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ahlâkı ve davranışlarıyla bir örnektir. Bu ayet, Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in siyenini bilmek için esastır, bu yüzden kim kendisi ve çocukları için bir siyer kitabına sahip olma imkânı varsa bunu yapmalıdır. Ve Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), çocuklarımızı Peygamber sevgisiyle yetiştirmemizi açık delillerle bize emretti. Siz ne dersiniz? Bir baba, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın emrine uygun olarak çocuklarını Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’ın sevgisi ile büyütmekle yükümlüdür. Bu nedenle çocuklarınızla birlikte Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hayatını okumalı ve şöyle demelisiniz: Evladım, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabına böyle yaptı, onları kendine tercih etti ve onlara karşı böyle mütevazı idi. Onlara karşı böyle merhametli idi. Eğer çocuklarınızı yetiştirirken Resulüllah’ın emrini yerine getirmek istiyorsanız, onlara Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in siyerini okumalısınız ki, onu sevsinler.
Şimdi gençlere gelince, eşcinsel ve uyuşturucu vb. kullanan kötü ahlaklı topçu popçuları kendine örnek seçiyor, Rol modelinin fuhuş, seks ve uyuşturucu işine bulaşmış sapıklardan biri olması Müslüman genç için büyük bir ardır. Bu babasının eksikliklerindendir, çünkü babası ona siyer öğretmedi, bu yüzden o da topçuların popçuların haberlerinden yararlanıyor ve onları yüceltiyor, onları örnek alıyor. Ama babası ona düşkün olsaydı, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)!in sahabelerini onun gözünde rol model haline getirmek için ona Resulüllah’ın siyerini öğretirdi.
Mahmut Toptaş hocanın dediği gibi; “Son günlerde İslami kesimden dini bilgileri insanlara duyurma gayreti içinde olan bir kısım insanlarımız Sevgili peygamberimizin hayatını devre dışı bırakmak istiyorlar.
‘Ben Kur'an'dan başka referans kabul etmem’ diyen bu insanlar, aslında Kur'an-ı devre dışı bırakmak istiyorlar. Niye? Çünkü Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette Allah Teâlâ sevgili peygamberimizin hayatını bize nakletmektedir. Bedir Harbi, Uhud harbi uzunca bir şekilde Kur'an-ı Kerim'de yer almaktadır. Hendek Harbi, Hudeybiye Musalahası, Mekke'nin fethi Kur'an-ı Kerim'de anlatılmaktadır.
Sevgili peygamberimizin ailesi ile olan münasebetleri de Kur'an-ı Kerim'de anlatılmaktadır. Bütün bunların anlatılmasmdaki gaye nedir? O peygamberin hayatı bizim örneğimiz olacak da ondan.
‘Katiyyetle sizin örneğiniz Allah'ın Rasülü'dür’ buyruluyor. Allah'ın Rasülü bize nasıl örnek olacak? Eğer yalnız Kuran'a tabi olmamız istenmiş olsaydı, sizin örneğiniz Kur'an denilirdi.
Teşbihte hata olmazsa, Kur'an ayetlerini şöyle düşünelim. 6 bin küsur ayet-i kerime, 6 bin küsur renkte iplik gibidirler. Yahut 6 bin küsur rahmet damlası gibidir. O rahmet damlaları yeryüzüne damlar ve oradan menekşeler, laleler, karanfiller, güller, çıkar.
İşte o zaman biz de rahmet damlalarının eserini görürüz. Ayet-i Kerimeler rabbim tarafından nazil oluyor ama bunlar lafızdır, kelimedir. Bu kelimelerden bir hayat kumaşı dokunmalıdır ki, kıyamete kadar gelen insanlara bu örnek olsun.
İşte sevgili Peygamberimizin hayatı Kur’an’a göre şekilleniyor. Bunu da Rabbim ifade ediyor. وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ‘Şüphesiz sen çok büyük bir ahlak üzeresin’ Ahlak nereden belli olur? ‘Şu insan çok ahlaklı’ dediğinizde neyi kastediyorsunuz? Jestleri, mimikleri, sevinmesi, üzülmesi v.b, kısaca sözleri ve davranışları kurallara uygun olursa, dışta da biz onu görürsek biz ona ahlaklı diyebiliriz.
Sevgili Peygamberimizin sözleri, davranışları ve onaylamaları O'nun ahlakını ortaya koyar ki, bu üç yönde görünen ahlakı da, Rabbimiz tarafından onaylanmış bir Peygamberdir. İşte o peygamberin hayat kumaşı Kur’an ayetlerine göre dokunmuş, sözden fiile geçirilmiş ve bize de rabbim tarafından ‘İşte örneğiniz’ deniliyor.
Aile hayatınızdan, komşuluk ilişkilerinizden, mahkemedeki davranışınızdan, mescitteki hareketinizden, sokaktaki gezişinizden, işleri yönetişinizden, top yekûn insanlığa bakışınıza, gösterdiğiniz nezaket kurallarına kadar, bütün bunlarda önderimiz ve örneğimizin, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed olduğunu Allah Teâlâ bize emrediyor.
Kur'an'ı referans kabul edenler, Kur'an'ın bütün ayetlerine iman etsinler. Kitabın bir kısmına inanır, bir kısmına inanmayız diyen kâfirlerden kendilerini ayırt etsinler. Eğer Allah’ı ve ahiret gününü umuyorlarsa, Ahirette Allah'ın rızasını kazanmak ve cenneti elde etmek için gayret gösteriyorlar ve Allah'ı da çok zikrediyorlarsa, bilsinlerki Allah'ın zikri olan Kur'an-i Kerim; ‘Allah’ın Rasülü’ne uymayı’ bize emretmektedir.”